28 Aralık 2012 Cuma

canlarım, iyi seneler!

Beni gerçekten takip eden herkes, kimliğimi biliyor. Adımı bilen mi dersin, yüzyüze görüşüp evime gelen mi?

Ben bloggerda çok iyi insanlarla karşılaştım. Çok lanetlilerde çıktı karşıma. Ama sonuç olarak burası benim en kötü zamanımda yanımda mıydı? Evet öyleydi. Şimdi neden boşluyorum?

Çünkü eski depresif blogger arkadaşınız kalmadı, geçen lisemi ziyarete gittim, hocam bana dediki marple ruhsal değişikliğin fiziğine yansımış, yüzün gözün bir ayrı geliyor geçen senelere göre. 3.yılım olacak mezun olalı. Düşünün.

Yazmak istiyorum. Eskisi gibi gelip, bura sizinle ağlayım, mutluluğumu paylaşım, sizin objektif yorumlarınızla kendime çeki düzen vereyim ama olmuyor. Kendini bir defa ele verdi mi olmuyor sanırım.

İstiyor muyum, deli gibi. Nasıl özenirdim buraya.

Ama itiraf etmeden geçemicem, Şanslı Kedi diye bildiğiniz sevgili blogger buradan gittikten sonra, içimden bir şeyler koptu gitti. Ona ulaşmak için çok uğraştım. Kardeşini buldum, hastaneye gittim. Ve ulaştım da ama o yok hala. Dönmeye hala niyeti yok. Bilmiyorum.

Sizi seviyorum ama çok hem de,  beni hala soran, hala özlediğini söyleyen, merak edip mail atan, telefonla uğraşan sayılı ama güzel insanlar var burada. Yazmamama rağmen. İyiki varsınız.

Hepinize iyi seneler.

23 Aralık 2012 Pazar

Ölüm ensemizden çekil.

Bu blogu açarken sır dökmicektim, özelimi yazmıcaktım ya ama dayanamadım yine.

şimdi hayatımın dönüm noktasını anlatıyorum size.

8 Aralık Cumartesi

Günlerdir anaokulu arkadaşımla görüşmemişim, tavır yapıyor iki haftadır görüşmüyoruz size geliyorum, hazırlan dışarı çıkalım diye. O gün de hiç dışarı çıkasım yok. Gel, evde takılalım diyorum. Geliyor, akşam yemeğinden sonra dışarı çıkıyoruz.

9 Aralık Pazar

Gece geliyorum eve, yetmiyor sabahlıyorum. Sabah pazar kahvaltısı için annem uyandırırken yok etmicem uyucam ben diyip devam ediyorum. Sanırım 1 saat sonra, bir telefon geliyor. Annem hangi hastane diye bağırıyor evin içinde, babam noldu diyor?

Annem: Annem fenalaşmış, morarmaya başlamış, ambulansla hastaneye götürülüyormuş diyor.

Yataktan nasıl çıktım, nasıl giyindim de onlar çıkarken arabaya yetiştim bilmiyorum. Gözlerimi adeta hastanede açtım. Ambulanstan önce biz vardık hastaneye. Anneannem çok yorgun görünüyordu. Ambulansta müdahele edilmiş, morartılı halini görmedik. Ama peltek peltek konuşuyordu.

Anneannem 73 yaşında, by-pass hastası, aynı zamanda dementia denilen alzheimer'in bir seviye hastalığı var. Neyse bunlar önemli değil.

Annem pazartesi sabahı şehir dışına gidecekti. Teyzem kalamaz yanında, kolundan dolayı hareketlerine dikkat etmesi gerek. Bakıcısı kalacak dedi, güvenemedim o kadına, ben kalıcam gelmesin o, dedim özel odaya çıktığımızda.

Kaldım da 2 gün. İlk yatırdığımız gün hareket edemiyordu hemşireler yardımıyla yapıyordum her şeyi. Sonra annemin yokluğu, okulun varlığıyla gidemedim yanına. Bakıcısından, teyzemden aldım haberleri. İyi diyorlardı ama yetmiyordu bana.

Cuma, cumartesi ve pazar günleri yeniden gittim. Nöbeti devraldım kim yanındaysa. Pazar akşamı annem döndü. Pazartesi sabahtan yanına gitmiş. Yine gidip nöbeti devraldım. Salı günü ben uyurken hastaneden çıkmış da bize gelmiş anneannem geldi de eve neşe geldi resmen hasta olmasına rağmen.

Düşünsene öğlene kadar uyumak istiyorsun "Marpleee hadi kalk, kahvaltı edelim." diyen bir ses var. Annem dese, bırak ya uyucam dersin. Ama anneanne olunca gözleri açamıcak bile olsan kalkıp ediyorsun.

Ben ki, getir götür işleri sevmeyen biri anneannem söz konusu olduğunda içim gidiyor. Kendi işini kendi görebilmesine rağmen başında duruyorum. Bir daha fenalaşırsa korkusu. Çünkü anneannem yerinden doğrulamadığı için hastanelik olmuş. Ödem oluşmuş vücudunda. Çok da anlamıyorum ama öyle şeyler.

Cenazesine gidiyoruz sanmıştım, sanmıştık. Bugün akşam yemeğinde gelmiş diyor ki anneme, beni evime götürün. Neden diyor annem. Yük oluyorum size demiş sonra. İçim ezildi. Benim odamda kalıyor. Odama üzerimi değiştirmek haricinde girmiyorum bile. Ben kardeşimin odasında, kardeşim salonda yatıyor. Bizi sürekli merak ediyor, uyandırıyor. Yemekte biz yoksak inat ediyor. Diyelim ki anneanne bir saate gelecem diyorsun gidiyorsun. yarım saat sonra nerde kaldı bu çocuk diyor. Ara nerdeymiş, merak ediyorum diyor. Okul dışında dışarı çıkmıyorum. Arkadaşlarımla doğru düzgün görüşmüyorum. Uzun süreli evden yok olmuyorum. Buna rağmen kimse halinden şikayetçi değil.

Anneannem hastanede iyileşti, hatta hastanelik olmadan önceki halinden çok çok daha iyi bazen iyiki olmuş mu diye de geçirmiyorum desem yalan olur. Eskiden hep uyurdu, inat ederdi, yardım edelim dediğimizde yok derdi. Şimdi daha dinç, hafıza olarak daha iyi. Karıştırıyor ama anımsıyor. Öyle miydi diyor. Eskiden dediğim dedikti. Kızardı. Şimdi çok iyi.

Meğer ben anneannemi ne çok severmişim.Tanrım nolur ona bir şey olmasına izin verme. Hep bizimle olsun.

2 Aralık 2012 Pazar

Antep

Antep iznini bir haftalık süreçten sonra aldım. Neden o kadar uzun sürdüğünü merak edenler için, babama ilk bahsederken patavatsızca (izin versen de vermesen de gidicem ama sen izin ver) istemişim, misafirin (dayısı) yanında yapılacak şey miymiş, yok gidemezmişim madem öyle yapmışım. Nasıl canım sıkıldı nasıııl, daha Çınar gelmeden, ben gelmicem sen kendine program yap diye mutsuzluk sendromlarına girdim.

Çınar da ben kim için geliyorum, sen soktun aklıma Antep fikrini filan dedi. Ne kadar ailen için desem de ben gazlamıştım çocuğu, gideli 3 hafta olmuştu ve ailesi sık sık gidiyordu İstanbul'a. Neyse sonra karar verdim, madem izin vermiyor, nolursa olsun gidicem demiştim. Hani kalsam ben tavır yapıcam, iznini almadan gitsem o yapacak. Ortada bir sorun oluşacak.

Ama istedim ki, problem çıkmadan gideyim. Napayım napayım ikna edeyim, tatlılar mı almadım, dil mi dökmedim. Adam hem gülüyor, hem yok diyor. Ben sinirleniyorum odalara kapanıyorum, yemeğe oturmuyorum filan. Son 2-3 gün kala, yine aynı muhabbet. Kapandım odama, yemeğe oturmuyorum. Ama sinirden ağladım. Annem geldi, Çınarın yanına gideceğini söyledim. İlkokul arkadaşın dedim ama salla, (burda sesli olarak) yemeğe küsülmez hadi gel diyip sürükledi. Babam gülüyor. Tamam git dedi sonra da. Aradım hemen Çınar'ı izni kopardım falan diye.

Sonra da gittim. Harika bir gündü. Allahım yazdıkça özlüyorum. Gittiğim yer umrumda değildi, Çınarlaydım tüm gün ve huzurluydum. Birinin yanında kaygısız olmak nasıl büyük bir mutluluk bilir misin? Öyleydim işte.

Okul çıkışı kardeşini gidip aldık evden, karşı komşularının kızı var. Minicik bir güzellik onu sevdik, oyunlar oynadık. Kardeşini de alıp dışarı çıktık tekrar. Sömestrı iple çekiyorum resmen.

Ha bu arada arkadaşımla gittim diye babam. Bu yalan sayılmaz dimi? Çınarla tanışmıyor arkadaşlarım. Hem tanışsa nolur, iki tarafta karşılıklı olarak rahat olamazdı.