Çınar gelmeden tribe bağlamıştım zaten. Önce gelmeyecek diye, sonra benim yüzümden gelecek diye, sonra kıskançlığım yüzünden.
Emin olduğum tek şey, nolursa olsun dostluğumuza zarar gelmeyecek olmasıydı, babam kadar kaprislerime katlanan biri varsa o da Çınardır. Gayet net. Çocukluktan gelme, birlikte sorunları yaşama, kimseye anlatamadığımızı birbirimize anlatmaktan geliyor olsa gerek bizi bu kadar bağlayan.
Ben çok net hatırlıyorum, liseye şehir dışına gidip ailesi daha burdayken yurtta kaldığında fısıl fısıl konuşmalarımızı. Gecenin bir yarısı arayıp Marple çok kötüyüm diyip sessizce akıttığı gözyaşlarını. Az uykusuz kalmadık biz.
Dostluk emekti ve onca soruna ve mesafeye rağmen biz bu emeği veriyorduk, netti.
Çınar geldi, ben okuldan çıktım okulun civarında bir kafenin önünde beni bekliyordu. Sarıldık. Neyin var senin, yine tribe bağlamışsın dedi. Anlattım. Özür diledim. Unuttuk gitti sonra. İşin özü güzel bir gün geçirdik.Dolu dolu.
Akşam yemekten sonra geri dönecklerdi. Gece yarısı telefonum çaldı. Ama uzun uzun değil. Çınar'ın çaldır kapat huyu yoktur. Eğer dakikası yoksa, mesaj atar beni ara diye. Neyse merak ettim aradım, meşgule attı. Yoldayım dedi.
M: Noldu?
Ç: Kaçta uyursun?
M: Uyanığım daha.
Ç: Kaç gibi uyursun.
M: 1-2 saat daha uyanığım. (saat 00:30a geliyordu.)
1 saat geçti varınca mesaj at dedim. Geri dönmedi. Çınar şunu yapmaktan vazgeç beni merakta bırakma. dedim Antep'e yeni giriyorum dedi. İyi dedim.
Eve vardı. Aradım hemen, konuşmasak daha iyi dedi. Noluyor dedim. Canını sıkan şeyi anlattı. Çok mutsuzdu ve sorununu söylemek dışında konuşmaya yanaşmıyordu. İlk gün uzun uzun mesajlaştık. İkna etmeye, sakinleştirmeye çalıştım. Ben uyusam iyi olacak diyip uyudu sabahın 4ünde.
Ben mi? Kıvrandım, sabahı sabah ettim. Uyanır uyanmaz, tekrar mesaj yolladım. Yanıt gelmedi. Öğlen yolladım. Geçiştirdi. Akşam ufak bir kaç gelişme olduğunu ama iyiye gitmediğini söyledi. Yine konuşmadı benimle.
En son dayanamayıp, benden bile kaçıyorsun. İçine atıyorsun. Sen böyle değildin. Korkutuyorsun beni dedim. Benimle alakası olmadığını söyledi. Biliyordum. Benim kıskançlıklarım, tavrım, tribim kaprisim onu güldürürdü bazen kızdırırdı ama canını yakmazdı. Emindim buna. Ama durum ciddiydi. Çınar ilk defa benden kaçıyordu. Benden kaçan herkesten kaçardı.
Sonra dedim ki, seni aramıyorum, mesaj da atmıyorum. Sen bana dönene kadar ses etmiyorum. Ne zaman istersen, mekan, zaman, aile hiç fark etmez. Sadece dön bana dedim. İyi geceler dileyip uyudu.
Diyemedim ki, sen mutsuzsan ben de mutsuzum. Elimden beklemekten başka bir şey gelmiyor. Antep'e gitmeyi düşündüm. Ama durum buna müsait değildi. Arayıp daha çok canını sıkmak da istemiyorum. 2gündür telefon ekranına bağımlı yaşıyorum.